TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE SIFATLARIN EŞDİZİM SÖZLÜĞÜ
Özet Amaç Konu ve Kapsam Çalışma Takvimi İletişim Sıfat Eşdizim Sisteme Giriş
Görüş ve önerilerinizi turkcederlem@gmail.com adresine iletebilirsiniz... "Madde başlarının kontrol ve düzeltme işlemleri sürmektedir..." "Çapraz sıfatına kadar kontroller yapılmıştır."
boşluk | elbise | entari | göz (4) | masa | yüzey SINIRLI SORGU SONUCUDUR. YAYIN AŞAMASINDADIR. Sadece uçuk mavi bir boşluk vardı çevremde. Ayşen bu gece mavi elbisesi içinde insanın nefesini tutacak, kalbini durduracak kadar güzeldi. Kaba kumaştan soluk mavi entarilerin, entarilerin önüne bağlanmış beyaz önlüklerin, tespihlerin, anlayışlı ve olgun gülümsemelerin, birbirine kavuşturulmuş ellerin arkasında saklı olanı görmeye uğraştı. Bu balta girmemiş fundalığın içinde kocaman, şekilsiz bir burun yatıyor, onun üstünde birbirine yakın bir çift çini mavi göz şaşkın açıhp kapanıyordu. Fırlak gırtlağı matruş, çini mavi gözlü iki Ingiiiz zabiti, padişahın atı, onları seyretmektedir... Bu suali, yine o çini mavi gözlü hanım soruyordu. Bunu bir oranda en akıllıları olup fazla sarışınlığı, çini mavi gözleri ve hantal vücudu ile biraz da kendisine benzeyen Gâmres Hanım öğrenmiş ve ortaklarına anlatmış olacaktı. O hastanenin de morgu alt kattaydı, oranın da girişinde, kenarlarında alüminyumdan yivli şerit olan üzeri soluk mavi, metal gövdeli resmi daire masası vardı. Soluk mavi yüzeyli. Zaman tünelini aşıp tanımadığımız çok sakin, çok mavi, çok uzak bir kıyıya varıyoruz. Tozlu stepler neyse, mavi kıyılara bakarak, Neyse yanında Sivrihisarın Çukurova, İnsan yaşamında da ayrıntılar öyle uzak, Öyle çorak ki... Onlar geri gelmez bir daha. Van gölü, dünyanın en mavi, en pırıl pırıl suyu. Bununla birlikte, havuzunda, mürekkep damlalarının renklendirdiği mavi suda yüzen kotra bir aşk ve seks yuvası değil, kalıcı bir eserdi. Korkmakta ne kadar haklıymış ki, o mavi sularda dünyaya gözünü yummuştu. Genç ve günahsız kız da bu yasaların bir kurbanı olarak Boğazın serin ve mavi sularına gömülüp gitmişti. Plajlarda serin, mavi suların içine gömülmek, çam altlarında uyku çekmek dururken nereye gideceğiz? Tüy kadar hafif beyaza çalar sarı saçlı, kar kokulu, kar renkli, yanakları buz gibi soğuk onar yaşında çocuklar, fiyorlar ve mavi sular. Bir zamanlar deniz sandığımız o büyük mavi sular zift karası işte. Aksaraydaki evinde, petrol lambasının mavi abajuru altında romanına eğildi. Tavandaki mavi abajurlu lambada bir sinek geziniyordu. Ben bunları konuşurken kahvenin ocağındaki mavi aleve takılacak gözün... Bu mavi alevleri sevgimiz kutsayacak. Kömürün çıkardığı mavi alevler kesildikten sonra mangalı içeriye alır, kardeşimle birlikte, annemin gelmesini beklemeğe koyulurduk. Külüstür mavi kaplumbağa arabaya balık istifi doluşup düştük yollara. Köşe yastıkları mavi atlas üzerine işlenmiş renk renk tavus kuşlu. Bir de mavi ay! Mavi ay, senin aynan! Özünün geceliği beyaz üzerine mavi benekli pazenden. Başında mavi bir bere, sırtında koyu kurşuni bir gömleği vardır. Mavi bir ceket vardı sırtında. Birçok Sioux savaşçısı mavi ceketli ünüformayı giymeyi kabul ederler. Beni ancak daha açık bir deniz kurtarır ükyaz boğuntularından, sonyaz kederlerinden ince, mavi, açık bir deniz alır gider beni. Bir içim su koca mavi deniz. Sürgüm, mavi denizde rüzgârdan şişmiş bir yelken gibi gözüküyor. Yanda, bir uçtan bir uca mavi deniz. Ve bir kerre alıştın mıydı duramazsın gece gündüz içmeden, başın mavi bir dumanda altın bir güneş gibi yüzer, tutar bütün mafsallarını tembellik, şişer göbek, ve karın koynundan kovar seni... Soludukça sise karışan mavi bir duman fışkırıyor burunlarından. Fütursuz ve buyurgan, uzanıp purosunu elinden aldı; üstüste birkaç nefes düğümledi; mavi duman halkaları arasından, yüreğini yerinden oynatan müjdeyi duyurdu. Egzoz borusundan çıkan mavi duman, sabahın soğuk griliğine dağıldı. Çadır önlerinde ateşler yanıyor, mavi dumanlar göğe ağıyordu. Bir yeşil yer bilirim ormanların içinde, Bütün gün mavi bir gök, bir rüzgâr, akşam esen. Tanrıya secdeler edip nasıl şükürler etmem ki, ihtiyarlığın kapısında, anamın şefkatli ve dikkatli bakışlarını mavi bir gök gibi üzerime germiş, beni onun himayesinde yaşatıyor. Mavi bir gök şemsiyemin altında. Bir yanda demir parmaklıklı, yerlerde sürünen şil-teleriyle cezaevi koğuşları; bir yanda mavi gök, sonsuz bir deniz ve bir şilep... Bu mavi gök, bugüne kadar kimseye acımadı, İsa'sına bile. Sessizlikler içinde yalnız mavi gök ve yaman uçurumlarıyla Gelinkaya, Ayşeye bakıyorlardı. Başımı kaldırıp baktığımda, bulutsuz, mavi göğün altında, sırtını kayalara dayamış bembeyaz bir kale görüyorum. Bağrının sarsıntılariyle yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor. İki sevgili mavi göğün altında sarmaş dolaş hasret giderirken, buğday başaklan da rüzgârda neşeyle salınıyorlardı. Hiç değilse azgın denizle, mavi gökle, güneşle, sonsuzlukla ve kan kokusuna üşüşecek aç martılarla savaşılarak, pençeleşilerek ölünecekti. Çökmedikçe üstümüzde mavi gök Göçmedikçe altımızda yağız yer, Durdukça evren uzar gider uzayda Türklük, Atatürk. Çobanlar ve deliler korkmaz olurlar mavi göğe öfkelenmekten Sarhoşlar, yeniden sarışın kadınlara âşık olurlar Muhteşem şehirlerin karakollarında resimleri asılı Hırsızlar, usta yankesiciler hâlâ yaşamaktadır. Ve açık pencerelerden mavi gökle giren rüzgâr Düşmüş melek oynumuza Uzanan yemyeşil dallar... İki sevgili mavi göğün altında sarmaş dolaş hasret giderirken, buğday başakları da rüzgârda neşeyle salınıyorlardı. Ta yukardaki tepenin başladığı yerde, mavi gök ile toprağın birbirine kavuştuğu yerlerde o renk cümbüşünü görüyor. Yeşil yaprak, kırmızı elma, mavi gök söz konusudur ancak. Mavi göklerin ve ılık denizlerin çağrısıyla beni kendine çeken, ışıktan aydınlık kanın daveti, ondan gelmemiş miydi? Kar gibi mavi bir gökyüzünün üzerinde Alamanlar 18 yaşında bir kız astılar. Bütün istediği mavi gökyüzü, güneş, deniz ve özgürlüktü. Bu kez yazınsal çağrışımların peşinde değilim ama, Ukrayna düzlüklerine, rüzgârda salman buğday başakları ile mavi gökyüzüne, Dinyeper Irmağının ılıman iklimine aşina Gogolün, Sen Petersburga ilk gelişinde yaşadığı şoku anlatan Paltoöyküsündeki şu satırları anmadan da geçemeyeceğim... Mavi gökyüzü altında tatlı esintilerin etkisiyle sağa, sola neşeli yalpalayışlar yapan çimenlerden öteye bir şey olamadığını acı acı hissetti. Yeterin oturduğu su başı bir harman yeri büyüklüğünde, mavi, yarısı kırmızıya, sarıya çalan, altındaki taşları gözüken iki insan boyu derinliğinde bir gölettir. Nam Kadir açık mavi bir gömlek giymişti. Bu beyaz pantolonlu. mavi gömlekli adamla, onların yanında konuşulmayacağım biliyordu. Bir mavi gömlek ağarmış ve yol yol yırtık kollan. Gök, açık mavi bir gümüş gibiydi. Eski konak bahçelerinde, bazan mavi bir hatmi veya bir Acem lâlesi yaprağı rengi ve inceliği, bazan büyük elmas parıltısı ile hep o vardır. Sandalyelerden birinin üzerinde mavi bir hırka duruyor. Sallıyarak dallarını kavak Yükseliyor her günkü yerine, Gün doğuyor şehrin üzerine mavi bir ışıkla ağararak. O zamanlar daha Camlı Köşkün camları ve hanende ilanlarının mavi ışığını üşüterek geçen buz gibi bir rüzgâr esiyordu. Bir masalın mavi ışığı içinde oluşuyordu sanki. Yalnız açık duran kapıdan içeri mavi gece ışığı girer. Gölü göremez, uzaktan göğe vuran yeşil mavi ışığını fark ederdik. Hoşlanmamıştı bu mavi ışıktan. Daha odaya ilk girdiği zaman odanın kapı ve pencere perdelerini görünce, mavi ışığı ve adamın ihtiyatlarını sezince bu adamın tabiî bir hayatı olmadığını anlamıştı. Beyoğlu Karakolunuıı önündeydi, nereye gideceğine karar veremiyordu, mavi ışığı yanıp sönen bir polis arabası köşeyi dönüp kaldırıma yanaşınca bir an durakladı. En uçtaki kaynakçı dükkanı sokağa top top mavi ışığını akıtıyordu. O mavi ışıkların üstünde karanlık bir kat var, onun üstünde de solgun bir ışık! Her daim mavi ışıklar yanıp sönüyor gözlerinde. Uzakta gerilmiş mavi bir kanat gibi durgun denizi gözleriyle içiyordu. Hem de mavi kanatlı, o mavi kuş gibi. Kocaman mavi kanatlı bir martı. Sanat eserlerini lüzumsuz kılan vitrinler, büyük bahçelerin gök yüzünü mavi bir kumaş gibi kesip biçen hendesesi, küçük meydanların eski gravür sükunetleri, fıskiyelerin yalancı elmas çağlayanları... Nuran ikide bir elini denize sokuyor, ayın etrafına gerdiği mavi ipek kumaşı bir tarafından çekip zorluyor, belki de ancak o zaman bunun bir hayal, bir vehim olduğunu anlıyordu... Sarı sarı gözleri vardı ve boynuna dolanmış mavi bir kurdelânın ucundan göz biçiminde bir nazarlık sarkıyordu. Mavi ve ince bir kurdele bu renkli Çin sepetini çenesinin altından başına bağlardı. Elimdeki mavi kurdeleli kutuyla bayraktar gibi en önde gidiyordum. Kadın ise saçlarını bağladığı mavi kurdeleye dikkat etmesini bekliyordu. Bol paçalı pantolonunun arka cebinden mavi bir karton kutu çıkardı: Toriklerime bak! Mavi kutuyu, kırmızı kutunun yanına bırakır. Mavi bir limana girer gibi hayalarıma giren kadınlarla hırpalanmıştır her yerim... Çınarlı, kubbeli mavi bir liman. Mavi Liman Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Yeleğin sırtında yeşil, sol göğsünde ise mavi bir muska vardı. Öyle hızlı oynar ki el, mavi taş, mavi bir nokta gibi... Arada bir yoldan, etrafa zifos saçarak, farları ölü mavi bir otomobil! Onların ötesinde ise okyanus ufuklara renk, mavi bir çalkantı ve pırıltıydı. Sonra mavi ve kızılımsı bir renk veren pastane, postane, eczane, çayhane dizisinin soluk neon lambalarının ışığından geçip, bir ara sokağa girdik. Hem de mavi, hem de sarı, hem de başka renklerde. Hiçbir toprak renginin yer almadığı, kırmızı, yeşil ve mavi renklerden oluşan, bilinmeyen biri için bitmemiş bir dağ resmi. Hayat ve medeniyetin bütün meseleleri sanki mavi bir sabahın tazelğinde silinen sisler arkasından ortaya çıkar ve keşfedilir. Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata, Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta. Elini yüzünü yıkadıktan sonra saçlarını at kuyruğu biçiminde arkadan mavi bir toka ile tutturdu. O, herkesi mutlu etmeye çalışan mavi Bir Trendi deyin... dedi. Gerçi gözlerini açamıyor, adım atamıyordu ama, bir anlık çevre kontrolü yapabilmiş, o sırada eski Küçük mavi Treni görmüştü. Dert ettiğin şeye bak! dedi Küçük mavi Tren. Tam kuşluk vaktiydi, çarşının ortasından kısa etek, mavi bluz, incecik çorap giyinmiş, uzun saçlarını omuzlarından aşağı dökmüş, büyük ela gözlü Sabahat Hatun geçti. Kuşlar beni bekliyor Az kaldı arseniğim; Haydi, çabuk ol artık mavi boğazım benim. Genç kız yerinden kımıldayamıyordu, bu sabah ianesi onu felce uğratmış gibiydi, şu sandalye üstünde duran mavi ipek bohça, onu bir akraba, bir misafir derecesinden hemen bir besleme mevkiine indirmiyor muydu? Burnu kocaman, mütecaviz ve havada, bulanık küçük gözleri birbirine yakm mavi iki boncuk gibi hissiz hissiz bakıyordu. Açar kollarını çividen çiviye, Güneş, mavi boncuk gibi suda erir. E *** si sabah, erkenden, arabanın bir köşesine mavi boncuklu bir nazarlık bağladı... İçinde kürecikler olan deterjan var, çamaşırın beynine nüfuz eden mavi boncuklusu var, kir hücreleriyle antibiyotik gibi savaşan canavar çamaşır tozları var. Amele kâtibi, başka kızlarda görmediği şeyleri Fotikada buluyor, gözleri uzun müddet onun iki mavi boncukla süslenmiş ayakkaplannda, taşları düşmüş tarağında dinleniyordu... Mavi boncuklara benzeyen gözleri daha küçülmüş ince bir çizgi olmuşlardı: Anlamadım... Ufaklık oynarken kaybetmiş bütün mavi boncukları. Mavi bordalı gemi, düdüğünü öttürüyordu. Ama bu kocaman, mavi bordalı, ak bacalı gemi çok yavaş yanaşıyordu. Ön cephesini, kardeşinin mavi duvar boyasıyla yaptığı denizaltı resmi süsleyen, iki katlı bir ev diye anlatmıştı Kuzey. Eh, bunlara mavi boya mı dayanır. Poyraz esmektedir ki, inceden inceye mavi boyalı beşiğin örtüsünü dalgalandırmaktadır. Mavi bulutlu kapıdan giriyorum cehennemime zamanı terk ediyorum, tatlı zamanı... İşte size birkaç ipucu: Pikniğe çıktım aydınlık gölgesinde gündüzün bir mavi bulut, dağ serinliği, ırmak sevinci de benimle birlikte piknikte... Kuşa doğru biraz yürüyünce mavi bulutla kuş siliniverdi. Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ, Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden, Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden, Üstümde yemişleri alnıma değen Tûbâ. Böreğin gelmesinden biraz sonra Etem, yeni poturu, yeni mavi cepkeni, yeni yemeni ve mintanı ve başında sarı zemin üzerine vişneçürüğü dallı yazma mendiliyle incirlik tarafından sökün etti... Bir başka arkadaşım lokantalarda görülen mavi elektrikli cihazlardan almamı söyledi. Ak çadırlı oba ile mavi çadırlı obanın insanlarına göre bu göl, gökyüzü ile tanrıya yakın olduğu için kutsaldı. Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun... Peynirle tükenmez yaptılar, masalarına mavi çiçekli muşambalarını serdiler. Duvarı, türbeyi» minareyi sümbül, lale, gül mavi dünya çiçekleriyle bezemek de neden ola? Mavi çiçekler, beyaz kelebekler ve gökyüzü genişliyor. Kentin kalabalık çarşılarını, minarelerini, cami duvarlarındaki mavi İznik çinilerini yeniden görür gibi oldu. Üzerinde mavi çizgi... yazılar. Elinde, katlanmış durumda mavi beyaz çizgili bir futbol forması, siyah şort, beyaz konç. Mavi Çuvaldız Kadın Hareketi Derneği üyeleri, en çok bu son noktayı alkışladılar. Karşıda bir sıra mavi dağ uzanır, gökyüzü dağların sırtlarına yapıştırılmış açık mavi bir kâğıt gibi görünürdü çocuklara. İleride deniz kabarıyor, mavi dalgalarını kıyıya vuruyordu. Suyu ürpertiyor çıkan rüzgâr, Şimdi sahil boyunca Maltepeyi Köpüren mavi dalgalar yalıyor. Kızın boynunda atan mavi damara bakarak kendini tutmuştu yine: «Uğramanıza gerek yok. Hem gözlerinizi de görmek isterim ne zararı var bütün kirpikleriyle üzerime açılsınlar hem tüyleri yaldızlı boyunlarınızı herhangi bir sokağı ilkbahar gibi bir anda şenlendiren tepeden tırnağa çiçekli giyimlerinizi alnınızdaki mavi damarcıkları da görmek isterim her şeyinizi. Bembeyaz kesilen ve derisi, cıgara kâğıdı gibi incelen şakaklarında mavi damarlar kabardı. Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru, Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz, Kıraçlarda mavi dikenler... Toz toprak gözlerine gitmiştir. Orada göle bakan yamaçta, mavi dikenlerin, sararmış otların, üzerlerine küçücük, iddiasız, sarı ve mavi çiçekler serpiştirilmiş çayırların arasında sonsuza kadar yatabilse... İlk kez perukamı taktım başıma, boyandım, makyajımı yaptım, mavi elbisemi giydim... Zaten o dakikada onu kısa mavi entarisi ve ince bacaklariyle erişilmez tabakalar arasında bir seyahate hazırlanmış gibi kendi sevincinin hızında döner görüp de beğenip sevmemek kabil değildi. Arkasına dolama dedikleri kırmızı kaftanı almış, içine mavi entari giymiş, dizine yine kırmızı şalvar geçirmiş, ayaklarını sarı renk çizmelere sokmuştu. Siz Vakko binası ya da mavi ev gibi görsel unsurları kullanmayı tercih edersiniz. Yağmurlu bir akşamdı, ortalık henüz kararıyor, ışıklar yanmamış; Hatay Pastahanesi, tenha; camlarında yağlı ruj, mavi far, lâcivert rimel... Büyük kılavuz motor, biraz daha onunla gidecek, sonra o da üç kez düdüğünü öttürecek ve mavi gemiyi mavi sularda bir başına koyacaktı. Koca göbekli, mavi gerdanlı adam fena bozuldu. Mavi giyitli çoban, ak çadırlı obanın kızlarına doğru sürdü atını. İşte bunun içindir ki Mavi Göl suları üstünde henüz karanlığın hükümferma olduğu [hüküm sürdüğü] bir geceyarısı bu kızı bir saraya kapadılar. Dün gece, dekor gölgelerinin kanatlarını germiş muzlim kuşlar gibi ağır kımıldadığı salonda, mavi Göl şarkısını bütün bir yaz hararetiyle söyleyen adam: - Prenses, dedi, gözleriniz ne kadar derin?.. Mavi Sapanca Gölünün aktığı, toprağı çıldırtan koluydu bu. Saray denizin üstündeydi; pencereleri yoktu; sabahtan akşama ve akşamdan sabaha kadar duyulan şey mavi Gölün sesiydi. Nasıl bir beyazlıkla başlıyorsa sabah, mavi ve derin göllerin karanlığından, işte öyle sakin bir yaşama. Mavi gözlü, tatlı bakışlı. Mavi gözlü, ufak tefek bir kız. Belki sana anlattığım o kıza üç ay dayanabilmem mavi gözlü oluşundandı. Tatlı mavi gözlü çocuğu da ardında. Şehrin en güzel kızma âşık olmuş ve şehrin en güzel kızı, bu lepiska saçlı, mavi gözlü, yirmi yaşında, su gibi beyaz, berrak çocuğa vurulmuş. Buralarda herkes sarı saçlı mavi gözlü. Topuğundan, bileğinden, baldırından, dizkapağından ve kasığından itibaren kopmuş ayaklı, mavi gözlü, koşamamaktan doğan kinlerini tekrar tramvay ve otobüslerden alan çocuklar. Zayıf sarışın mavi gözlü nikos. Bu uçsuz, uçurumlu mezrada, sümüklü, çamurdan kaskatı entarisiyle ışıl ışıl mavi gözlü ve darmadağınık saçlarının arasında otlar, çalılar karışmış, yayla çiçeği gibi minik bir kız var, tanıyor musunuz? Mavi gözlü, cin gibi bakışlı, orta boylu bir erkek hastabakıcı girdi içeri. Servi boylu, sırma saçlı, mavi gözlü, son derece dilber bir kıza âşık olur; ve sevgilisini bulmak ümidiyle yollara düşer. Viking ilahlarına benzeyen, sarı sakallı, mavi gözlü ve inanılmayacak derecede yakışıklı bir İsveçli avukattı ama Vikingler gibi sert değildi yüreği. Mermer vücutlu, sarı saçlı, mavi gözlü slâv kızları; kömür gözlü Rum kızları; ela gözlü Lâtin kızları; saz benizli Çerkes kızları... Solgun bir çehre, iki mükedder mavi göz fark ettim. Biz böyle dikilmiş dururken, köşede bir kalabalığın içine sıkışmış, iki yanına dönemeyecek kadar sıkışmış, mavi gözlü, orta yaşlı biri seslendi: — Ne duruyorsunuz orada öyle? Bir başka mavi gözlü çocuk onun resmini yapacak. *** te kadın sevmek yeteneğini yıllardan beri körleten bu eski ve acı anı bugün Zehra'nın yeşil mavi gözlerinden onunla alay etmiş, kızıl tırnakları kapanmış sandığı eski yarayı yeniden kanatmıştı. Çocuğun yüzü daha sarardı, mavi gözleri büyüdü, fısıldar gibi: — Biz, Gülsüm Hala ile gece, onun vücudunu incir bahçesine sürükledik. Anamı görüyordum, o mavi gözlerini görüyordum. Mavi gözlerine, beyazlıktan mavileşmiş bir gözkapağı altın ışıklarıyla indi. Mavi çekik gözler, kısık. Sinirime dokundu duvardaki afişte ufak ufak ağlayan çocuğun mavi gözleri . Beyaz yemenisi sarı saçlarını ve çenesini kapatıyor, mavi gözleri ağlamış gibi parlıyordu. Mavi gözleri bulandı, sallandı bir. Hanterm mavi gözlerine bakıyordu ve hakikatte müthiş olan bazı şeyleri söylemek ister gibiydi. Mavi gözleri alacakaranlıkta gri gibi gözüküyor. Göçmen onun iki mavi çakıl taşı gözlerine dalmış, süslü yenge kendi âleminde o ilk sevilene söylenecek bir çift sözü düşünmektedir. Bir ara mavi gözleriyle yüzüme baktı. Mavi gözleri var. Sadece kızarmış mavi gözlerinde kararmış bir şey var anlayana... İnce dudaklarında hafif, bir tebessüm, mavi gözlerinin içinde istihzaya benzer bir belirti gördüm. Fakat mavi gözleri biraz dumanlı. Ya masum mavi gözleri! Poyraz arkasından bakamadı bile, sesi kadife gibi, mavi, derin, sevgiyle dolup taşan gözleri de kadife gibi. Mavi gözlerinin içi gülüyordu. Onu kirliklerinin içinden ayrılmaktan korkuyor gibi görünen mavi gözleriyle ilk bakışta bir (Sentnitüş) sanırsınız. Mavi şimşek gözleri grimtrak ve yorgundu. Bak Güneş, mavi gözlerinle bize doğru! Geniş bir alın ve seyrek kaşlar altında çok içeriye çökük, küçük mavi gözler. Mavi gözlerden hep hoşlandım. Harıltılı mavi gözleri havagazı alevi; ağzı kocaman, dudakları etli, kıvrımları birer dudak daha saklıyor, fistolu. Bu beyaz kirpikli masum mavi gözler, demek bana bir kadın, bir zevce gözleriyle bakmaya tahammül ediyordu. Boğaziçinin hemen kendine mahsus gibi görünen kuşları da vardır: Gündüzleri, sulara kanadlanmış köpükler gibi konup kalkan beyaz martılar ki sesleri sanki dolgun bir tadın fazla gelerek dökülüşiyle mavi havayı yırtar. Çınarın altındaki, heykelciklerle süslü büyük mavi havuzun başında, çakıl döşeli yollarda... Bir sokağındaki mavi izi görebiliyorduk. Fakat mürekkebin rengi, mavi kâğıt üstünde güç seçiliyor, dedi. Bir mavi kâğıtlı paketin sınıfta açılışı etrafa kinler, husumetler, düşmanlıklar serper ve biraz da pohpohlanmağa yol açardı. Kara perdelerini sıkı sıkı örttüğümüz pencerelerimizin gerisinde, mavi kâğıtlara sardığımız lambaların donuk ışığında, satılıp satılmayacağı belirsiz kısa hikâyelerimizi yazmaya çalışıyorduk. Gökyüzü yolları geçer üstümüzden, mavi kalemle çizilmiş gibi rahat. Sayfalarda kırmızı, mavi kalemle işaretleri ve ara sıra benim imzam gibi notları vardır... Müjgânla Kâmran, Çalıkuşunun mavi kaplı mektep defterini okuyup bitirdikleri zaman ortalık ağarmaya başlıyor, pencerenin dışındaki dallarda kuşlar cıvıldaşıyordu. Yatağa gireceğim sırada mavi kaplı büyük bir kitap, başucumda komodinin üstünde, gözüme ilişti. Gece geç vakit yatakhanenin mavi karpuzlu, çiğ ışığı kapatılıp herkes uykuya daldığında yorganı başıma çeker, cep lambamın ışığında kendimi Kötülük Çiçeklerinin dünyasına bırakır, Baudelairein eşliğinde denizaşırı yolculuklara çıkardım. Mavi bira kasalarını üst üste koymuşlar. Mavi ketenin içinde çıplak boynu, kollarıyla onu görünce bir kere daha ve çok başka şekilde güzel buldu. Mavi kıvılcımların üstünde ışık yağmuru. Yavrum şu karşıki mavi Köşe Bakkalından bir büyük altınbaşla iki filtreli Samsun alıver, haydi. Üstümüzde tükenmez mavi kubbe, Ektiğimiz bütün başaklar gebe! Taraş Şevçenko Bulvannı gölgeleyen ıhlamur ağaçlarının ardındaki mavi kubbeli kilisenin duvarında, kent halkını vaftiz etmeye hâlâ devam ediyor Vladimir. Bir mavi kuş olur, düşer sulara... Gülüyorsun pencereden sokağa kuytuda ağlıyorsun bekliyorsun ağlayarak o mavi kuşu biliyorum. Gaga gagaya vermiş kuşlar... Yeşil, mavi, kırmızı, mor kuşlar. Kırmızı göğüslü, yeşil kuyruklu mavi kuşlar gökkuşağına doğru uçmalı ve bembeyaz yelkenliler geçmeli masmavi denizlerden. Komodin, mavi karton külâhıyla karartma abajuru, su sürahisi; ultraseptyle kutusu, gözlüğü ve kol saati... Ay ışığı dolmuş odamda, mavi küpeli kızla bir rüyaya hazırlanarak uyuyorum . Eve geldiğinde karanlık basmış, Lena karpuzu mavi büyük lambayı yakmış bekliyordu. Masaların boş olmasına karşın mavi karpuzlu lambalardan bol ışık dökülüyordu. Bizim aramızda yalnız *** Efendi, mavi latası, kocaman siyah şemsiyesiyle dolaşıyor, bir köşeye taştan ocak kuran aşçılara bağıra bağıra emir veriyordu. Maarif müdürü dedikleri adamın ayakları dibine soluk mavi lâtalı, sarı basma gömlekli, yırtık pabuçlu bir sarıklı çömelmişti. Daralmış omuzlarından artan, kayan giyimleri, kalınlaşmış derileri, bebeklerine yavaş yavaş mavi lekeler basmış gözleriyle, uyumlu bir kalabalıktılar. Şafak Kahvesinin mavi lüksü titrer. E *** si sabah çay demlemek için odaya giren Eşber, Fidanı trenden kendini attığı sırada omzunda olan ve birkaç adım ötesine yuvarlanan çantasını eline almış, onu taşırken dizlerine vurdukça içini tarifsiz bir sevinçle dolduran mavi mantosunu giymiş bir halde görünce bembeyaz kesildi. Bir daha gelişinde bu kırmızıyı değil, şu göğüslerinin arasında ak çizgiler olan mavi mayoyu seçmeye karar verir Nesibe. Bir anda mezarı kazdılar, köylüler yolda gelirlerken kucak kucak yarpuz toplamışlardı, küçücük mavi mineli çiçekler, mezara yarpuzları serdiler. Gün ışırken kalkmıştım, hâlâ düşte gibiydim, ne zamandır giymediğim yeşil kazağımı, mavi montumu giymiştim... Önce kapıcı dairesine indi: Kamer Hanımla kapıcı ismail küçük torunlarıyla birlikte mavi muşambayla örtülü yemek masasında Galipe yüzyıllar öncesi gibi gelecek kadar uzak bir aile mutluluğu havası içinde, kıymalı patates yiyorlardı. Kış yaz mırıl mırıl konuşan tatlı çeşmede; Akşam pırılpırıl uyanan mavi nurda o... Üzeyir yeni gömleğin üstünü mavi önlüğün ö *** ceği umuduyla, kesileceğini anlayan bayram koçları gibi garip bir ruh hali İçinde gelişmeleri izliyordu. Mavi yatak örtüsünün üstüne yayılmış kırmızı-yeşil hapları içiyorum. Benim gözüm büyük mavi pankarttaydı. Kirli lastik pabuçlar, mavi bez pantolon, rengi yıkanmaktan solmuş çizgili pembe mintan. Gidip kendime mavi-cin pantolonlar alacağım neredeyse. Tamaranın gölgesi gelir, gider mavi pencerede, en yukarda. Dinlediği haberlere göre haritada, mavi, sarı, kırmızı raptiyeleri hareket ettiriyor, savaşları izliyordu. Mavi sabahlıklı kadının görüntüsüyle uyuyakaldım. The Adlon Hotel Nuray mavi salona, Şuşunun Yeri adını takmıştı... Hanımefendiyle beraber yirmi dakikadan beri mavi salonda oturuyorlar. Güzelim bahçeyi mahalle çocukları çiğnemişler, penceredeki kırmızı, mavi, pembe sardunyaları yolmuşlardı... Srtında çanta, elinde mavi sefertası bulunan mektepli çocuk. Alevden coşkun bir nehir halinde, köhne tarihin bütün enkazını süpüren ve yeni bir alemin tekevvününe yol açan fikirler kaynağı bir baş, bir yanardağ zirvesi gibi, taşıdığı ateşe lakayit, mavi sema altında samit ve mütebessim duruyor. Araba egzoslarnı ve bacalardan fışkıran kirli mavi sisi her hatırlayışında içi acırdı taze çiçekler için. Mavi sonsuzluk, tüm engellerden kurtarır mı insanı? Çatılardan dökülen mavi şarabı Bedava meyhanesinde gökyüzünün. Bir diyorum resiflere döneyim, gitar teline ke *** vuruşa Bir diyorum sise batmış aksak teknede kalayım, mavi şecerede Bu tilki tuzakları, bu ürperen makilik, bu mekanizmalar... Elindeki mavi su şişesini sallayarak selâm verdi bana. Mavi boncuk taşından yontulmuşa benziyor. Kadının kolunda mavi taşlı, alüminyum bir bilezik vardı. Bu mavi taşın bir yüzük taşı olabileceğini düşündüm. -Kaça yavrum onlar?., dedim. Kulaklarında mavi taşlı küpeler, atılıyor: Gelecek yıl beşi bitirince... Öteki avluda sarı, kırmızı, yeşil, mavi traktörlerin az ötesinde, örtmenin altında da Karakız Hatun yatıyordu. Deminden beri seyrediyordu, kadınlarla nöbetçileri, külhan kasketinin altında 3.50 ve dal gibi içinde mavi tulumunun, canım ciğerim, on üç yaşındaki demirci Kerim. Bu mavi tulum, bu kasket, bu oluklu bıçak kimindi onun değilse! Yağa batmış, mavi tulum giymiş, bir hoş, başka türlü kostaklanarak yürüyen adamlar makineleri yan yana dizdiler. Gazi hepyeki oynadı, dubarayı oynadı, düşseyi oynarken, mavi tulumlu İzzet usta: — Yapma be çocuk, dedi, yapma be.. Mavi tulumlu dostum: — Zaten, dedi, başka türlü olamazdı. Mavi tulum ona çok yakışıyordu. Bebekler, kollarındaki bileziklerden adları okunarak, pembe ya da mavi hastane tulumları içinde annelerine teslim ediliyor. Mavi tulumlarıyla iki işçi, madenkömürü yüklü bir dekovili iterek ağır ağır geçtiler. Fakat Demeterin böyle çırılçıplak olamayacağını düşünerek beline ince bir mavi tül bağladı. Ancak yalçın kayalarda toplanabilen kuş yumurtalarından nevale yapılır ve ormanlarına ayak sesleri girdiği zaman mavi tüylü kuşlar küme ile kalkarlar. Dalga ardında dalga, mavi ardında mavi ufuklara kadar dayanan o enginin önünde zaman, mekân mı kalırdı. Mavi yağlıboyalı sehpayı da önüne koydu özel. Örneğin, ölçme sisteminin öğrenilmesinde sözel iletişim mavi yakalı yetişkinler için daha etkili olurken, beyaz yakalı yetişkinler soyut kavramları yazılı iletişimle daha kolay öğrenmektedirler... Dağ yamaçlarının ıslak mor rengi gökyüzüne yansırdı sabahları, bu morluğun içine sarı, mavi, yaldızlı ince parlak çizgiler dağılır. Sarı, kızıl yahut mavi yapraklar... Bazı defalarda ot rengi ve parlak, bir ilaç damlası gibi şeffaf böcekler göze çarpıyordu. Ama şu mavi yaseminler bu şöhretten de güzel kokuyor. Mavi yeşim taşından kubbe. Yıldız olur kayar mavi çipil yıldız dökülmüş yalnızlığın pirincinden. Sünnetimde diktirdiği mavi yorganın üstüne bağdaş kurup oturur. Yatağıma te *** miz çarşaflar, biri mavi, biri al ipekli yorganlar konmuş. |